Yolculuk
- Seçil Erginler
- Jan 24, 2021
- 3 min read

Peron’da, kalabalığın arasında elindeki tekerlekli küçük valizi ve sırtındaki çantası ile kimseye sürtünmeden vagonuna doğru ilerliyordu. Rüzgar onu geriye itiyor, yeni atıştırmaya başlayan kar taneleri dalgalı kumral saçlarına minik taş tokalar gibi yerleşiyordu. Bir an gülümsediğini fark etti, ama hüzün gelip tekrar kapladı buğulu yeşil gözlerini.
Altı kişilik kompartımanda konuşkan ve meraklı birilerinin olmaması en büyük dileğiydi. Cam kenarındaki boş koltuğa çantasını bıraktı. Montunu, eldiven ve beresini katlayıp, valizinin yanına yukardaki rafa kaldırdı. Ablasının onun almasında ısrar ettiği, annesinin en sevdiği şalını çıkarıp koklayarak omzuna aldı. Gözlerinde biriken yaşları elinin tersi ile sildi.
Kitabını ararken, ablasının koyduğu ilkokuldaki beslenme çantalarına benzeyen bir paketten gelen kokulara yolun uzunluğunu düşünerek karşı durmayı başardı. Kaldığı yerden okumaya başlayacaktı ki kompartımanın kapısı açıldı. Hareket etmiş olmalarına rağmen yolcular daha yerleşmemişti demek. Kafasını çevirmeden yansımalarından izledi onları. Minik kız annesinin elini sımsıkı tutuyor, bırakmıyordu. Annesi valizini yukarıya yerleştirirken eteğine yapışmıştı. Sonra ikisi de karşısındaki koltukta kapıya yakın oturdular. Dönmeden onlara camdan gülümsedi.
Kitabına dalmış, yere değmeyen ayaklarını sallayarak başka bir alemde gezinmekteydi küçük kız. Ne güzel, her şeyden habersiz ve annesinin korumasında diye geçirdi aklından. Birazdan acıkacak, çantadan özenle sarılmış soğuk köfteli çeyrek ekmeği yemeye koyulacaktı. Kucağına üstüne kırıntı dökülmesin diye büyükçe bir mendil örtecekti. O sırada minik kompartımanın dar kapısını açan restoran görevlisi, içecek dolu sepetini onlara doğru sallarken restoranın menüsünden de birer tane uzattı. Küçük kızın ayran şişesine yan gözle baktığını görünce, ¨Bana bir sütlü kahve ve minik hanıma da bir ayran alabilir miyiz lütfen?¨ dedi. ¨Siz de bir kahve ya da çay içer miydiniz?¨ ¨Yok çok teşekkürler! Ayrana da gerek yoktu aslında.¨ derken, adamın açıp uzattığı şişeyi çoktan yarılamıştı bile ufaklık. İki kadın gülümsediler ve cama döndüler.
Şanslıydı, kimse gelmemişti yanına, bu uzun yolculukta yalnız başına kafasını dinleyebilir, uzun uzun düşünebilir, ayaklarını uzatıp uyuyabilirdi. Becerebilirse. Kaçıncı yolculuktu bu? Ablası özellikle başka bir şekilde dönmesini istemişti. Otobüsle daha hızlı varabilirdi. Hatta isterse uçak için borç da verebilirdi, mesele paraysa. Ama o buğulu camlarından yağan karı ve dağları, ağaçları, içinden geçeceği köyleri görebileceği, iyi bildiği bu yolculuğu özellikle istemişti. Onunla kim bilir kaç kez gidip geldiği bu treni.
Ablasının hazırladığı torbadan bir paket çekti. En sevdiği portakallı kek idi ilk şanslı. Daha açmadan kokusundan anlamıştı. Camdaki buğuyu şalı ile sildi, mutfakta annesine yardım eden genç kız ¨Yahu olmadı mı daha, kaç dakika çırpılacak bu yumurta ile şeker, yoruldum!¨ diye söylenirken, ¨Güzel şeyler emek ister küçük hanım. Zahmetlidirler. O pufidik, ağzında havayı ısırıyormuşsun hissi veren portakal kokulu dilim nefis olacak her seferinde. Ve sen gidip gelip yine on dakika çırparak, yorularak bu keki yapacaksın sevdiklerine. Benim size yaptığım gibi.¨ Ablasının sevgi ve emeğini kattığı dilimi üç ısırıkta yedi kahvesini yudumlarken. Yüzüne bir gülümseme, kalbine sıcaklık geldi.
¨İlla bu kadar uzak bir okulda okumak ve kariyer yapmak zorunda mısın? Uzun tren yolculukları hoşuna gidiyor diye mi seçtin bilmem ki?¨ Karnı doyunca, kitaba eğilen kafasını cama dayamış uyuyakalmıştı herhalde. Dizinin dibindeki minik kaloriferden gelen sıcak havanın da parmağı olmalıydı bu işte. Dışarı bakmak istedi ama karanlıktı. İçerde bu sefer ayağa kalkmış olan o kadını gördü buğulu camda. Yanında genç bir kadın vardı.
¨Ömrüm boyunca dizinin dibinde kalamam ki? Nasıl büyüyeceğim? İlla bir adamın gölgesine girmiş olmak için evlenmeyeceğimi biliyorsun anne. Sen beni bundan daha iyi yetiştirdin.¨
¨Nasıl yani? Yalnız kalmana seyirci olacağım, o bilmediğim büyük şehirde, öyle mi? Ben de evimde yalnız, senin aramanı mı bekleyeceğim merak içinde.¨
¨Bencillik ediyorsun ve sen de farkındasın anne. Ablam, kocası, torunların yanında olacak senin. Yalnız değilsin. Benim ise öğrenmem gerek yalnızlığı artık.¨
¨Ben gidince öğrenirsin! Bırakamam seni şimdi.¨
Kitap sayfalarına damlayan gözyaşları ile boş kompartımana döndü. Hala alışamadıysa da artık gerçekten yalnızdı. Annesinin şalına daha sıkı sarıldı ve bulutların arasından doğmaya çalışan güneşe baktı. Tatilde ablasına giderken otobüse binmeye karar verdi.
Seçil Erginler
24 Ocak 2021, İstanbul
Commentaires