Uçakta
- Seçil Erginler
- Nov 26, 2018
- 2 min read
Sonunda yerleşmiştik koltuklarımıza. “Ne kadar rahatmış, yan yana üç koltuk olacak ve bir yabancı ile oturacağız yol boyu diye bayağı endişelenmiştim.” “Ne kadar küçük şeyleri kafana takıyorsun. Sen bir de yemeklerini gör bu havayolunun. Bayılacaksın” derken gözlerinin içi parlıyordu. Sonunda aileler, misafirler geride kalmıştı. Sadece ikimizdik. Uzun bir yol ve birlikte ilk tatilimiz bizi bekliyordu.
Ben yastık ve battaniyeleri yerleştirmekle uğraşırken o film seçimine geçmişti bile. “Seyredemediğimiz şu aksiyon filmi vardı ya hani, onu buldum. Uyumaya niyetin yoksa hemen başlayalım.”
Aslında göreceğimiz yerlerle ilgili toparladığım notlara bir göz atmayı planlıyordum ama yüzündeki “hadi seyredelim” bakışını nasıl görmezden gelebilirdim ki. “Dün hayatının ilk dansını yapan sevgili kocamla seçtiği filmi seyretmez miyim hiç!” diye atıldım. “Kocam” derken yaptığım vurgu ikimizi de güldürmüştü. Ekledim tabi “umarım son dans edişin değildi ama.”
Son koşuşturmalarda kilo verince üzülen ilk gelin ben miydim acaba? Allahtan annem biraz dikişe yatkındı da, nikahtan önceki gece gelinliğimi daraltmak için tekrar terzinin yolunu tutmamız gerekmemişti. Annem “iyi işte, çocuk öncesi ver de kiloları sonra hamilelik falan çok şişmezsin bari” diyerek son dakika söylemek istediklerini, uygun ortamı bulunca bir bir ortaya döküyordu.
“Kendi ekranındaki filmi adamı görünce durdur hemen, ben de ekranımı aynı sahneye getirip durduracağım. Sonra aynı anda başlatırız.” İlla aynı filmi, aynı anda izleyecektik. İkimizin de inadı tutmuştu. On dakika kadar uğraştıktan sonra senkronizasyon işlemimiz başarı ile tamamlandı. Böyle durumlarda normalde sabırsızlanıp oflayıp puflayan benim bile gülmekten gözümden yaşlar geliyordu. Tüm bu zahmetlere rağmen, yorgunluk ağır basmış olsa gerek, o seyretmeyi çok istediği filmin on beşinci dakikasında sevgili kocamın başı omzuma düşüverdi.
Yemek gelene kadar onu uyandırmamaya çalışarak orijinal planıma döndüm. Omuzum uyuşmuş, okunacak notlar tamamlanmış ve tam da gözlerim kapanmaya başlamıştı ki bir feryatla olduğum yerde adeta zıpladım. Bir süre sonra sesin ağlayan bir bebeğe ait olduğunu anlamıştım. Bu arada Akın da uyanmıştı tabi.
“Ne var, ne oluyor, kim bağırıyor?” diye soruyordu arka arkaya uyku sersemi. Biz çocuğa bir şeyler oldu sanıp, yardım mı teklif etsek diye düşünürken, “Baksana bizden başka telaş eden yok. Uçaktaki tek çocuksuz çift biz miyiz yoksa?” diye atıldı Akın. Acaba çocuk için geç mi kaldık düşüncelerini hemen kafamdan savurarak, etrafımızdaki istifini hiç bozmadan önlerindeki ekranlara kilitlenmiş diğer yolculara baktım. “Haklısın galiba. Ayy daha neler bekliyor bizi.” dedim ama sesimde heyecan mı, korku mu olduğunu bir an ben bile anlayamadım.
“Ne kadar uyudum ben? Sen bitirdin mi filmi yoksa?” “Hiç öyle şey yapar miyim? Uyumanı fırsat bilip ben de sana rehberlik yapabilecek kadar dersimi çalıştım.” deyip göz kırptım sevgilime.
Acıkmıştım. Koridorun sonundan gelen kokular ve yemek dağıtmak için hareketlendiklerini fark ettiğimiz hostesler, ikimizin de keyfini iyice yerine getirdiler.
Seçil Erginler
26 Kasım 2018, Jericho

Comments