Misafir
- Seçil Erginler
- Aug 22, 2022
- 4 min read
Elbisesini de giydikten sonra aynada kendini süzdü. Derin v yakası, varla yok arası makyajı, saçına kondurduğu doğal görünümlü buklelerine bakıp memnun bir ifadeyle mutfağa geçti. Yemek çoktan hazırdı. Bir tek salataya sos eklenecekti. Daha önce sıktığı limon suyuna zeytinyağıyla sirkeyi de döküp salladı; marulların, domatesle salatalıkların üzerinde gezdirdi. Lezzetin dağılması için de hepsini karıştırdı.
Zil çalıyordu. Hemen harekete geçmedi. Kızının ondan önce kapıya koşmasına izin verdi. Gelen genç adamı baştan aşağı süzdü, mutfaktan çıkmadan.
Ne kadar da pespaye yine. Gömlek bile giymemiş. Yakası yamulmuş tişört, iki kenarından azıcık çekiştirsen yırtılacak denli yıpranmış kot pantolon, bağcıkları parçalanmış eski bir ayakkabı. Böyle mi gidilir partiye? Özenden, temizlikten eser yok. Ne buluyor bu garip çocukta? Etrafta bir sürü yakışıklı, bakımlı, zengin oğlan varken hem de. Elini sallasa ellisi ama parmağını bile kıpırdatmıyor. Çeke çeke, onunla yaşamaya iki ay tahammül edemeyip kaçan beceriksiz babasına çekti. Şansa bak. Oof of.
¨Hoş geldin Cemil, nasılsın? İyiyim çocuğum ben de. Çıkartma ayakkabılarını hiç. Yarın silinecek yerler nasıl olsa. Çıkartma dedim ya çocuğum. Sen böyle mi gideceksin partiye? Yok beğendim beğenmesine de. Bak, Berrak yeni aldığı elbiseyi giydi.¨
Tutamadı gene çenesini. Bu densizlikle nasıl müdür oldu hiç anlamıyorum valla. Tek istediğim müthiş fikirlerini kendine saklaması. Ama yok! Sanki kendi mükemmel seçimler yapmış gibi her şeyime laf ediyor. Hep babam yüzünden; öyle ayda yılda bir parası bitince bir şeyler koparırım umuduyla ortaya çıkmasa, hatun tam düzelmişken kısa devre yapmaz. Bir erkek arkadaşı olsa. Ona sarar, beni rahat bırakır. Tamam biraz çatlak tiplerle takılıyorum ama evlenecek değiliz ya, eğleniyorum işte. Neyse, makyajımı bitireyim de mutfak tarafından yeni bir dalga gelmeden, çocuk da iyice sıkılmadan çıkalım artık.
Berrak Cemil’e oturması için camın önündeki koltuğu gösterdi. ¨İki dakikaya makyajımı bitirip geliyorum canım,¨ dedi. Annesi mutfakla salon arasında mekik dokuyarak masayı kurdu. En son kırmızı mumlu şamdanı masanın ortasına özenle yerleştirdi. İki adım geriye çekilip son kontrolünü yaptı. Memnun memnun gülümsedi. Balkonun açık kapısından içeri süzülen akşam serinliği mutfaktan gelen kokuların daha yoğun hissedilmesini sağlıyordu.
Hazırlanamadı bir türlü. Çıksalar da ben de rahat rahat işime baksam. Stres oldum, ya karşılaşırlarsa? Parti geç başlar, bunlar da gece yarısından önce dönmezler zaten. Geçen sefer az daha pişti olacaktık. O romantik filme de nereden geldiler bilmem ki. Normalde hep garip yaratıkların, uzaylıların olduğu filmlere gidiyorlar diye biliyordum. Sormak lazımmış demek ki vakitlerini nasıl geçirdiklerini, neler yaptıklarını. Gereksiz yere kaç kişilik sofra hazırladım valla bugün de. Gitseler de düzeltsem her şeyi.
Makyajını bitirip salona gelen Berrak erkek arkadaşıyla sohbet etmeye başladı. Koltukta çocuğun kucağında kıkırdıyordu ve annesinin, ¨Kızım hadi artık çıkmıyor musunuz?¨ cümlesiyle ortalık gerildi.
¨Ya sen niye gideyim diye bu kadar uğraştın anne? Parti on birden önce başlamıyor. Biz de mi sizinle yesek acaba? Boşuna para harcamayalım dışarda.¨
Hayda, buyur buradan yak. Nerden çıktı şimdi bu? Sanki parasız bırakıyormuşum gibi. Kartın borcunu kapatırken gıkım çıkmıyor. Kırk yılın başı özel bir şey yapacağım. Salaklık bende tabii. Niye Mehmet’i dinlemedim de dışarda buluşmadım ki onunla? İlla iş çıkaracağım kendime. Ama tabii yemeğin arkası da var. Son düşüncesinin ardından saçlarını düzeltirken belli belirsiz muzipçe güldü.
‘‘Hadi kızım, akşam yemeğiniz benden olsun. Kırk yılın başı arkadaşlarımla plan yaptım, gıybet yapacağız, içeceğiz, eğleneceğiz. Kaçırma keyfimi.’’
Neyse bu kız muhabbeti ikimizi de sarmaz zaten. Boş yapıp duracaklar. Hem bu Cemil de dilini tutamaz, partinin yalan olduğunu, onlara gideceğimizi kaçırır ağzından falan. Ondan sonra annemi tut tutabilirsen. Ödüm patlıyor evinde takıldığımız ortaya çıkacak diye. Hiç bu derin muhabbetlere, itiraflara, kavgaya gürültüye gerek yok. Bana kalsa erkek arkadaşlarımı tanıştırmam bile ama. O zaman daha çok dırdır edecek; ben niye bilmiyorum, herkesin annesi biliyor, saçımı süpürge ettim sana diyecek. Duygu sömürüsü yapıp duracak.
Annesinin peşinden mutfağa gitti. Kadın son eksikleri tamamlamaya çalışıyordu. Dolaptan şarabı çıkarıp karafa boşalttı. ¨Anne ya, bir şaka da yapılmıyor sana vallahi. Sanki erkek arkadaşın geliyor gibi telaşlandın valla kalalım yemeğe deyince. Çıkarız birazdan, korkma.¨
Kadın kızının son laflarına sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak zor duyulan bir sesle ¨Şşşt kızım, biraz sessiz olsana. Duvarlar kağıt gibi, komşulara malzeme olmayalım. Nereden çıkarıyorsun bunları, ne biçim konuşuyorsun böyle. İçerdeki zibidi de duyacak şimdi. Ayrıca unumu eledim, ipe dizdim çoktan. Nasıl flört edilir, iki kişi ne konuşur, nereye gider, unuttum gitti vallahi. Baban olacak serseri öldürdü içimdeki hevesi,¨ dedi.
Hep aynı muhabbet. Bir punduna getirip stajdaki patronla mı tanıştırsam acaba? Adam tam bizimkine göre; onun sevdiği gibi giyinen uluslararası bir şirketin genel müdürü. Babam gibi değil. İyi para kazanıyor, efendi. Esprili de. Ne güzel, çocuğu da yok. Karısı da ölmüş. Kadınlara nasıl davranılacağını biliyor. Yakışıklı sayılır. Sabah yürüyüşlerine de gidiyor. Yarın oradaki kızlara sorayım bakayım var mı sevgilisi falan. Aferin kız Berrak, kafan çalışıyor.
Berrak planlara dalmış gülümserken annesi de kızının ilgisizliğiyle bencilliğine kızıyordu.
Böyle diyor ama bir kez olsun fırsatım olmadı ki kendime bakayım. Daha okulu bitecek, bakalım bir de master isterse emekli olmam zor. Kendim için tek yaptığım şu sabah yürüyüşleri valla. Ona da iyi ki başlamışım hani. Yüzüne yayılan dudaklarını ve parlayan gözlerini kızından saklamak için pencereden dışarı baktı, gelen giden var mı diye sokağı kolaçan etti.
‘‘Anne rahatlayabilirsin. Çıkıyoruz biz. Size de iyi eğlenceler. Altın kızlara selam söyle, öpüyorum hepsini. Şarabı fazla kaçırmayın da geçen seferki gibi yönetici on ikide ‘Artık müziği kıssanız,’ diye kapıda bitmesin. Geç gelirim. Boşuna bekleme, yat sen tamam mı?’’
Sabah gelirim bana kalsa da, kıyameti koparır o zaman. Cidden ya, en iyisi başını bağlayayım annemin. Nasıl gelmedi daha önce aklıma, kesin çok uyarlar birbirlerine.
Zil kısa kısa iki kez çalınca anne kız düşüncelerinden sıyrıldı. Telaşla kapıyı Berrak’tan önce açabilmek için fırladı.
Hayda, bizim kapı mı çalan? Gelmiş olamaz daha. Yediden önce gelme demiştim. Yoksa oldu mu o kadar? Yok canım kapıcı aidat topluyordur kesin. Çıkamadılar bir türlü. Bir çene maşallah. Ya o geldiyse?
Berrak kapıyı açtığında annesi elindeki karafla onun arkasında kalakaldı. Yerdeki beyaz tüylü halı kırmızı lekeler ve cam parçacıklarıyla sürreal bir tabloyu andırıyordu artık. Kız şaşkınlıkla bir adamın elindeki çiçek buketine, bir adama, bir de annesine bakıp sordu: ‘‘Buyurun, kime bakmıştınız?’’
Seçil Erginler
4 Temmuz 2022, İstanbul
Comments