top of page

Manzaralı Ofis

  • Writer: Seçil Erginler
    Seçil Erginler
  • Jul 28, 2020
  • 5 min read

Çalışma hayatının kaçıncı krizi, kaçıncı birleşmesiydi bu. Şirketin yeni organizasyonunu belirlemek için danışmanlarla birlikte toplantılara girmiş, görüşlerini, önerilerini raporlarla da destekleyerek açıklamıştı. Yine de anahtar konulardaki toplantılara titri yetmediğinden resmin tamamına hakim olamadığının farkındaydı. Esas kararların çoktan alınmış olduğundan endişe ediyordu. Kendi gibilerin isyan bayrağı çekmemesi için, sırf ‘size de sorduk, fikirlerinizi aldık ya!’ demek için boşuna çalıştırıldıkları ihtimalini eleyemiyor, bu da içinde bir huzursuzluk yaratıyordu.

Bu sabah yine bu toplantılarla ilgili bir sunum hazırlamış, direktörü Cemal Bey ile birlikte yeni genel müdür yardımcılarının ofisine gitmişlerdi. Birleşme öncesi son toplantılardan biriydi bu. Hala kendi pozisyonu ile ilgili net bir sözlü ya da yazılı açıklama yapılmamıştı. Birçok arkadaşı yeni yapıdaki görevleri ile ilgili insan kaynaklarından mektup almıştı bile. Melek ise kocaman bir balonun içinde beklemedeydi. Balonun ipi Cemal Bey’in elinde onu oradan oraya çekiştiriyor, elinde iğne ile birinin yoluna çıkmasından endişe ediyordu. Geçen yıl terfi ve zam beklerken, yine bir birleşme sonucunda kendini kapının önünde bulan en yakın lise arkadaşının da hala işsiz olması da bu kabuslarını iyice tetikliyordu.

Cemal Bey sabah toplantı bitiminde Melek’i taşınma öncesi masasında kalan son eşyalarını da toplaması için ofise göndermiş, kendisi yeni patronu ile yalnız kalmıştı.

‘Senin ekip iyi çalıştı bu süreçte, helal olsun sözünden de çıkmıyorlar pek.’ dedi patron.

‘Hem severler, hem sayarlar beni. Uzun zamandır birlikte çalışıyoruz. Beklentilerimi ve sınırlarımı da iyi biliyorlar haliyle. Hele Melek..’ sözünü tamamlayamadan bölündü Cemal Bey’in cümlesi.

‘Ya ben de o konuya gelmek istiyorum aslında. Akıllı bir kız. Özverili bir tip aynı zamanda. Geçen gün sizin ofise geldiğimde, masasında çocuklarının resimlerini gördüm. Ne küçükler! Ona rağmen gece gündüz çalışıyor. Yazık olacak.’

Cemal Bey şaşaladı, duymak istemediği şeylerin ağızdan çıkmak üzere sıralandığını anlamıştı. Yine de ‘Anlamadım? Nasıl yani?’ diyebildi.

‘Şu proje ekibindeki Piraye var ya. Bizim en büyük patronun yakın arkadaşlarından birinin sevgilisi aynı zamanda. Melek kadar iyi değil ama çok fena da değil. Bugün pazarlama müdürlüğüne onun getirilmesi yönünde bir direktif aldım. Hatta önümüzdeki yıl için yaptığımız stratejik planlamalarda da ben sana işimi devrederken, senin de ona devir teslim yapman konusundaki değişiklik de onaylandı.’

‘Ama nasıl olur, Melek’e ne diyeceğiz? Piraye’nin altında çalıştıramam ki onu.’ diyerek isyan ederken Cemal Bey, kendisi ile ilgili onaylanan karardan memnuniyetini ve rahatlamasını da gizleyememişti.

‘Zaten Piraye de Melek’i istemiyor ki. Güzel bir paket hazırlatırsın Hayrinussa’ya. Sen konuş bu akşam Melek’le. Yarın son iş günü. Bu ofise taşınmadan bitsin bu iş.’

Cemal Bey dumura uğramış olsa da hiç bozuntuya vermeden:

‘Peki efendim, başka bir konu yoksa o zaman Melek çıkmadan ofise döneyim ben de.’ dedi.

Arabasına doğru yürürken saatine baktı, hemen ararsa yakalayabilirdi Melek’i. ‘Acil bir konu var seninle konuşmam gereken Melek, yarım saate oradayım, bekle beni.’ dedi.

Daha önce yaptığı konuşmalar kadar kolay olmayacaktı bu seferki, ama başka şansı yoktu. ‘Olmaz, Melek’i kaybetmemeliyiz, başka çözümler yaratabiliriz.’ diyerek itiraz edecek zaman değildi. Yeni şirkete geçmeye bir gün kala, hele de yıllardır hayallerini süsleyen genel müdür yardımcılığına bu kadar yaklaşmışken böyle bir itirazda bulunması hiç de doğru bir adım olmazdı.

Melek masasını toplamış, hep sırtını döndüğü Kız Kulesi’ne doğru geçmişe dalmıştı. Işıkları yeni yanan Kız Kulesi’ni, Boğaz’da salınan vapurları ve denize yansıyan renklerle ofisinin en güzel yanı olan manzarayı hafızasına kazımaya çalışıyordu. Bu ofise ilk geldiğinde ilk manzarasına hayran kalmıştı. Yıllarca ona sırtını dönüp bir kez bile bakamadan günlerin akışını, uluslararası bir yarışmada birincilik ödülü alan projesini kutlamak için masasına gelen genel müdürünün jestini, mesaiye kalması gerektiğini öğrenince Cemal Bey’le konuşarak onuncu yıldönümlerinde sürpriz yapıp Kız Kulesi’nde onu yemeğe götüren kocasını tek tek gözleri dolarak hatırladı.

Çekmecedeki eşyalarını verilen taşınma kutularına yerleştirirken burada çalıştığı yedi sene bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmişti. İlk işe girdiğinde çocuklarını göremeden geçen günleri, ofiste toplantı esnasında geçiştirilen öğle yemekleri, aldığı terfinin hakkını verebilmek için son anda iptal ettiği iznini düşünmek gözlerini nemlendirmişti.

Bu işe ilk başladığı günlerde ona hoş geldin demek için uğrayan insan kaynakları direktörü Hayrinussa Hanım sıcacık, kişiselleştirilmiş masasına hayran olmuştu. Masanın sol köşesinde eşi ve çocuklarının resmi, nazar boncuğu ve minik skuluten çiçeği, diğer tarafta bilgisayarının yanında renkli kalemleri, duvarda da kızı ve oğlunun çizdiği birer resim ve önemli numaralar, güzel sözler, unutulmaması gereken günler, hedefler ve işle ilgili tabloların yer aldığı bir mantar panosu vardı.

Saate tekrar bakarken koridordaki asansörün kapısının açıldığını duydu. Cemal Bey ‘Bir lavaboya gideyim, sonra odama gel de konuşalım Melek.’ dedi.

Melek elindeki defterini ve kalemini tekrar masasının üstüne bırakarak eşine bir mesaj çekti. ‘Beni yemeğe beklemeyin canım, Cemal Bey daha yeni geldi.’ Hava kararmıştı. Bugün oğlunun dokuzuncu yaş günüydü. Ona akşam pasta keseceklerine ve yemeğe geleceğine söz vermişti. Ama o uyumadan yetişmesi mümkün görünmüyordu bu gidişle. Kocasından gelen ‘Hayatım oğlumun doğum günü diyemedin mi? Çocuk pastanın başında seni bekliyor. Yarın yapsanız şu toplantıyı!’ diyen mesajı da onu daha da üzmekten başka bir işe yaramamıştı. Kocası bile onu anlamıyor, işi ve evi arasında sıkıştığını göremiyordu. Hem ailesinin geleceği için para kazanması gerekiyordu, hem de üretmeden boş boş evde harcayamazdı zamanını. Daha insancıl şartlarda bir iş de çıkmamıştı hiç karşısına. Zaman zaman değer mi kaçırdığım bunca ana diye sorgulamıyor da değildi. Çocuklarını doğurmuş, ikinci ayında işe dönmüş, sonrasında yardımcı kadınlar ve annesi büyütmüşlerdi onları.

Cemal Bey odaya doğru ilerlerken Melek’e eliyle gel işareti yaptı. Yakındaki iskeleden kalkan vapurun acı sesi ile kalem ve defterini masanın üstünde unutarak yöneticisinin arkasından odaya girdi. Cemal Bey önemli konular üzerinde konuşmak için mesaiye kaldıkları akşamlarda yaptığı gibi arkasındaki dolabın alt rafındaki zulasından bir kadeh viskisini çıkarttı. İçmeyeceğini bildiği için ona teklif etmedi.

Melek’in aslında alışık olduğu bu tavırlarda bugün bir farklılık vardı. Acele davranıyor, ama viski çıkarıyordu Cemal Bey. Ayrıca toplantıdan sonra yeni genel müdür yardımcısı ile yediği yemekten Melek’i aramış, her şeyin yolunda gittiğine dair mesajlar da vermişti. Bu toplantının sebebi ne olabilirdi? Hala pozisyonu ile ilgili bir şey konuşmamışlardı ama viski ve Cemal Bey’in düşünceli hali içinin huzursuzlukla kaplanmasına sebep oluyordu. Bir şeylerin ters gittiğine dair düşüncelerini kafasından kovalamaya çalışsa da içi ürperiyordu. Hayatında böyle birkaç an olmuştu daha önce de. Yaklaşan kötü haberler ona sinyal göndermeyi seviyorlardı.

‘Gel şöyle otur. Söyle bakalım. Kaç yıl oldu Melek, birlikte çalışmaya başlayalı?’

‘Yaklaşık on beş yıl Cemal Bey. Sizin departmana geçtiğim yıl evlenmiştim.’

‘Evet valla, evlendin, çocuk yaptın. Hayatta güzel dönemeçleri bu on beş yılda geçtin.’

‘Doğru Cemal Bey, yeni departman kurduk; bu şirkete birlikte transfer olduk. Değişik projelere ve başarılara imzalar attık. Siz genel müdür yardımcısı olma yolunda emin adımlarla ilerliyorsunuz, inşallah ben de direktör.’ Gülümsemeye çalışıyordu.

‘Ya işte ben de bu konuda konuşmak istiyordum seninle. Senden sonra yeni yapıyı ve görevlendirmeleri konuştuk uzunca. Seni başından beri öne çıkartmaya çalıştım biliyorsun. Keşke sen de biraz daha atak olabilseydin toplantılarda falan. Hiç sesin çıkmadı yine. Hep Piraye ile ben konuştuk nerdeyse. Adam hala adını bilmiyor mesela. O da mevcut ekibiyle organizasyonda ve görevlerdeki değişikliklerin üstünden geçmiş bu hafta.

Çok uğraştım, senin ne kadar değerli ve çalışkan bir eleman olduğunu, bugünlere gelmemizdeki katkılarını anlattım. O ise proje ekibindeki danışman Piraye’den bahsetti durdu. Yok şöyle fikirleri varmış, bilmem nerden MBA’yi varmış. Pazarlama departmanı için biçilmiş kaftan olduğunu düşünüyor. Bugün net olarak senin yerine onun geçeceğini, yeni organizasyonda sana göre bir yer olmadığını söylerken, aslında Piraye’nin de seni özellikle istemediğini ağzından kaçırdı. Maalesef ikna…’

Melek artık duymuyordu Cemal Bey’i. Oturduğu yer ayaklarının altında kaymaya, yerlere kadar inen pencerelerin arkasında o bayıldığı manzara, Cemal Bey ve önündeki o bir gün Melek’in oturmayı hayal ettiği masif masa deli gibi dönüyordu.

Yine içgüdüleri doğru çıkmıştı. Orada oturup bu anlamsız monoloğu devam ettirecek gücü yoktu. Ona önerecekleri alternatif çözümleri varsa bile kabul edesi de yoktu. Tekrar başlamaya, kendini yeni bir yerde kanıtlamaya çalışmaya sabrı yoktu. Gözlerini kapattı, açtığında biraz daha sakinlemişti.

Cemal Bey’in ‘Hayrinussa Hanım yarın çıkış paketinle ilgili seninle görüşecek. Mağdur olmayacaksın merak etme. Keşke elimden bir şey gelse.’ dediğini zar zor uğultular arasında duydu. O an kendisini daha da kötü ve güçsüz hissetti. Bu adama mı güvenmişti de on beş yıldır dişini tırnağına takıp bir dediğini iki etmemişti.

‘Kelimelerin tükendiği yerdeyiz sanırım Cemal Bey! Bunun gelişini göremeyecek kadar size güvenmekle hata etmişim. Sonuçta siz de diğerleri gibi bir yöneticiydiniz. Üzerinde yükselecek başka bir basamağa geçme vaktiniz geldi tabii.’ demeyi aklından geçirerek; ama sadece ‘İyi akşamlar, benim çıkmam gerek. Yemeğe geç kaldım!’ diyerek odadan çıktı.

Masasından çantasını alırken Cemal Bey’in ona seslendiğini ve bir şeyler gevelediğini duydu ama oğlu uyumadan yetişebilmesi için çok az vakti kalmıştı.


Seçil Erginler

28 Temmuz 2020, Datça

 
 
 

Comments


Post: Blog2 Post

©2020 by Seçil Erginler. Proudly created with Wix.com

bottom of page