Defter
- Seçil Erginler
- May 1, 2020
- 8 min read
İyi ki öğlen arası bitmeden, hava almak için de olsa dışarıya çıkmıştı. On adım sonra mis gibi kahvesiyle buluşacak, birkaç yudumda da olsa kendini özgür ve mutlu hissedecek, bahar melteminin serin esintisi ile kendini bir deniz kenarında hayal edebilecekti. Kitabından birkaç sayfa okuyabilecek, şanslı ise ona rastlayacaktı.
¨Yanınız boş mu acaba?¨ Tüm düşüncelerini bir yana savurarak kafasını kaldırdı, elini güneşe siper yaparak sesin kaynağını görmeye çalıştı. Bir an kalbi kafesin açık kapısını fark edip uçmak için harekete geçen minik bir kuşun kanat çırpması gibi atmaya başladı. Bir aydır hayallerini düşleyen yeni pazarlama direktörü Sinan Bey yanına oturmak istiyordu. ¨A, tabii buyurun Sinan Bey, ben de bir kahve içip hava almak için çıkmıştım.¨ İçinden kendine kızıyordu daha cümlesi bitmeden. ‘Açıklama yapmana ne gerek var, adam sordu mu? Ah Gizem, öğrenemedin gizemli olmayı bir türlü.’
Yıllar önce kocasıyla da böyle bir molada yolları kesişmiş, kendini dünyanın en beğenilen kadını gibi hissetmişti. Zaman zaman şimdiki duygularını da o günlerdekilerle karşılaştırmıyor değildi ya, neyse şu anda mutluluğa, umuda ve bahara odaklanmak ona daha iyi geliyordu. Yolunda gitmeyenlere takılmak istemiyordu hiç. Eliyle yandaki masadan gelen sigara dumanını kovarken, kafasındaki kötü düşünceleri de savmaya çalışıyordu.
Sinan elindeki kahveyi ve telefonunu masaya bıraktı, ¨Sabah toplantıda durgundunuz biraz, umarım çok önemli bir şey yoktur?¨ Gizem arabadan inerken kocasının bile fark etmediği ruh halini sorgulayan adamın yeşil gözlerinde kayboldu kısa bir süre ve sonra, ¨Bahar yorgunluğu sanırım, bir iki güne geçer. Teşekkürler ilginize Sinan Bey¨ diyebildi. Aslında daha neler söylemek istiyordu.
Gizem, ilk aşık olduğu, evlilik planları yaptığı dönemlerde pek çok detayın üzerinde durmamıştı. Ama cicim ayları bitip de Kenan’ın giyiminden arkadaşlarına, pişirilecek yemekten, hangi marketten alışveriş yapılacağına kadar her şeye karışmaya başlaması ile iş değiştirmek zorunda kalması dahil, geçmişte önemsenmeyen ama aslında bir hatanın eşiğinde olduğunu sinyal veren tüm detaylar batmaya başlamıştı. Başlarda bu detayları sevimli değişiklikler, yeni başlangıçlar olarak görmeyi, Kenan ile evli olmanın sağladığı imkanların keyfine varmayı tercih etmişti. Onun iki yıl önce Boğaz’ın karşı tarafında yer alan genel müdürlük binasındaki bir departmana direktör olarak terfi etmesi ile de biraz olsun özgürleşmiş, işine ve Efe’ye odaklanabilmiş, nispeten daha mutlu bir hayat yaşamaya başlamıştı.
Sinan ile ellerinde dibinde iki yudum kalmış kahveleri, ofise doğru yürürlerken artık senli benli konuşmaya geçmiş, ertesi gün yapılacak müşteri toplantısına katılmasının ortadaki sorunun çözülmesinde ne kadar faydalı olacağı konusunda daha sabahki toplantıda ¨kesinlikle olmaz¨ diyen Gizem ikna olmuştu.
O akşam Kenan’ın bir iş toplantısı vardı ve Gizem eve geldiğinde Efe yemeğini yemiş ve uyumaya çoktan hazırdı. Sinan ile kafedeki sohbetinden beri ne kafası ne de kalbi yerinde durabilmişti. Her taraftan her türlü duygu ve düşünce saldırısında darmadağın olmuştu.
Oğlu da uyuyup ev kendine kalır kalmaz dolaptan önceki gün yemekten sonra açtığı Chardonnay’i aldı, bir kadeh doldurdu. En sevdiği caz şarkılarından oluşturduğu listeyi telefonundan hoparlöre vererek çaldırmaya başladı. Boğaz manzarasını bu bulutsuz bahar akşamında beşinci kattaki salonunun perdesiz camlarından adeta bir tablo gibi seyrederken, bardağının dışında oluşan buğulanmayla oynamaya başladı. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı.
Bir yolun başında olduğunun farkındaydı. Aslında bunun böyle olacağını daha Sinan’ın ofise geldiği ilk gün, tanışma toplantısında yeşil gözleri kendininkilere kenetlendiğinde hissetmişti.
İkinci kadehi doldurmak için yerinden kalkıp mutfağa yöneldiğinde Kenan’ın salon ile mutfağın arasındaki kirişe dayanmış, onu seyrettiğini fark etti. ¨Ne kadar zamandır oradasın? Geldiğini duymadım.¨ ¨Evet duymadın, hangi hayallere daldıysan artık.¨ ¨Yok bir hayale falan daldığım. Sessizliğin tadını çıkarıyordum.¨ Kenan bir adım atıp salonun diğer köşesindeki koltuğuna gitmeye niyetlendiyse de düşmeden o üç beş adımı atamayacağından çekinerek tekrar sırtını duvara dayadı. ¨İşe böyle mi gittin sen bugün?¨ sesi yüksek çıkmıştı. Gizem cevap vermedi. ¨Bu kadar derin dekolteli bluz giyme dememiş miydim ben sana. Eteğin de dizlerinin üstünde. Deli mi etmek istiyorsun sen beni!¨ ¨Hadi keyfimi kaçırma akşam akşam, ayakta zor duruyorsun, yat artık. Sabah toplantın vardır senin kesin.¨ Gizem’in umursamaz tavırlarına iyice sinirlenen Kenan tam daha da üst tondan bağıracaktı ki içeriden Efe’nin ağlaması duyuldu. Gizem’in biricik prensi yine tam zamanında yetişmişti.
Uzun zamandır evde bile birbirlerinden uzak köşelerde vakit geçiriyorlar, Efe yanlarındayken ve katılmaları gereken yemeklerde dışarıya karşı mutlu bir aile tablosu çizmeye çalışıyorlardı. Artık hayatı bölüştüğü, eski aşkı kocası ile ayrılmayı oğlu büyüyene kadar göze alamıyor, ona katlanmayı tercih ediyordu. Efe de sanki bu durumu anlıyormuşçasına, annesini zor durumlardan kurtarıyordu.
İlk günden itibaren Sinan ile öğlen yemeklerinde karşılaştıkları gibi, kafeye birbirlerini takiben gidiyor, Sinan’ın bir şekilde punduna getirerek ısmarlamayı başardığı kahve ve cheesecake’i birlikte yiyor, şirkete birlikte dönüyorlardı. Bu kahve aralarından birinde Gizem’in telefonu çalmış, ekranda beliren Kenan’ın resmini görünce yatakta yakalanmışçasına telaşlanmış, ne yapacağını şaşırmıştı. ¨Efendim Kenan, ne oldu?¨ diye terslenerek açmıştı telefonu. ‘Niye böyle demişti ki? Kendi kendini ele verecekti. Ele mi verecekti, ne yapıyordu ki, bir iş arkadaşı ile kahve içmek de suç mu olmuştu yani şimdi?’ ¨Bu akşam için aradım. Şirketin yurtdışından gelen misafirleri ile akşam için de ekstra bir yemek planlandı. Hayır diyemedim. Şu yemeğe gidecektik. Çekilişten çıkan hani, onu da erteleyemeyiz bir daha. İstersen sen bir kız arkadaşını al git.¨ ¨OK, tamam. Bakarım ben bir şeyler.¨ diyerek kapattı Gizem telefonu.
Konuşmanın duyabildiği kadarından Sinan neler olduğunu anlamaya çalışırken Gizem kafasında bir plan yapmıştı bile. ¨Bu akşam yemeğe gidecektik. Şirketin yılbaşı çekilişinden Kenan’a çıkmıştı. Daha önce iki kere ertelediğimiz için bu son şansımız. Klasik işi çıktı tabii onun. Efe’nin ablasını da ayarlamıştım akşam için. Birlikte gidelim mi?¨ Sinan bir an akşam çok yoğunmuş, acaba yemek için bir ayarlama yapabilir mi diye düşünüyormuş gibi işaret parmağını yanağına götürerek sevimli bir gülüşle Gizem’e baktı. ¨O zaman seni Etiler girişinden alırım altı buçukta.¨ dedi.
Gizem etrafta bu konuşmaya şahit bir tanıdık var mı diye bakınmadan edemedi. Kimseyi göremeyince sessiz bir oh çekti. Önce Sinan’ın tutamadığı ellerine baktı, sonra kafasını kaldırıp güneşte daha da parlayan bakır kızılı saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırarak ¨Harika. Altı buçukta görüşürüz o zaman.¨ diyerek gülümsedi.
Gün nasıl geçti, mesai sonrası nasıl makyajını tazeleyip servislerin kalkmasının ardından asansörden inerek adeta herkes nereye gittiğini biliyor, ona bakıyormuş gibi telaşla boş bir taksiye el etti ve Sinan’la buluşma noktasına gitti bilmiyordu.
Etiler’in girişine gelip de taksiden indiğinde, sanki önünden geçen tüm arabalar onu tanıyor, orada kimi, neden beklediğini biliyorlardı. Yüreği birazdan yerinden kanatlanıp çıkacak ve onu orada yalnız bırakacak gibi delicesine çarpıyordu. Kenan ile ilk buluşmalarını anımsadı. Sol elindeki yüzüğü ile istemsizce oynuyordu. Alt dudağını ısırmaya başlamıştı ki önünde bir araba yavaşladı. Sinan Gizem’in tarafındaki kapının penceresini aşağı indirdi ve göz kırparak ¨Çok bekletmedim umarım, tam çıkacakken bir telefon geldi. Zor kapattım.¨ diyerek ellerini onun arabaya binmesine yardım etmek ister gibi Gizem’e doğru uzattı.
Yaklaşık on beş dakika sonra sakin ve henüz boş restoranda, dolu tek masa olarak cam kenarında karşılıklı yerlerini almışlardı. İyi ki erken bir saate almıştı rezervasyonu. Tanıdık birilerinin gelmesi ihtimali nedense planı yaparken hiç aklına gelmemişti. Masanın üzerinde bembeyaz bir örtü, iki boş şarap kadehi, basit ama temiz yemek takımları renklenmeyi bekliyordu siparişleri ile. ¨Tedirgin görünüyorsun, bir sorun mu var?¨ diye sordu garson ısmarladıkları şarabı kadehlerine doldururken Sinan. ¨Yok, aslında. Bilemiyorum nasıl anlatsam. Çok klişe olacak ama ilk defa Kenan’dan başka biri ile baş başa yemek yiyorum. Yani evlendiğimden beri. Her şey çok hoş aslında.¨ ¨Ama. Bir ama var değil mi bu cümlenin sonunda. Bu anın tadını çıkartsak şimdi. Benimle burada olmaktan memnun olduğunu gözlerinde okuyabiliyorum. O kafede ilk gördüğünde de böyle bakmıştın bana. Hatta ilk karşılaştığımızda da.¨
Haklıydı, içinde bir yanlış yapıyormuş hissi vardı ama, farklı davranmayı, bu yemeğe gelmemiş olmayı, Sinan’ı görmemeyi düşünemiyordu bile. Hayatını içinden çıkılmaz bir karışıklığa sürüklediğini hissettiği şu anda bile uzanıp Sinan’ın bardağın üzerinde daireler çizen elini tutmak için yanıyordu.
¨Nasıl tanıştın kocanla? Sen de o bizim binadaki şirkette çalışıyordun eskiden değil mi?¨ ¨ Üniversite boyunca çalışmak için yanıp tutuştuğum, hayaller kurduğum bir yerdi orası. Yabancı ve kurumsal. Kadınlara da adil fırsatlar tanıyan. Kenan işe girişte ilk mülakatımı yapan yöneticiydi. Çok etkilenmiştim. İlk bir yıl uzaktan bakıştık, ben ona hayran, o da sadece kibarca selam veriyor sanıyordum. Sonra bir kahve molasında beni masasına davet etti.¨ Sinan gamzelerini ortaya çıkaran bir gülüş attı. Gizem de gülümsedi. ¨Peki neden ayrıldın bu hayalindeki işten? Şimdi direktör falan olurdun orada kalsaydın kesin.¨ Gözleri bulutlandı Gizem’in, başını ellerinin arasına aldı, bunaldığında yaptığı gibi saçlarını at kuyruğu yapacakmışçasına topladı, sonra serbest bıraktı ve devam etti. ¨Klasik şirket yönetmelikleri, bilirsin. Sorgulamadım bile o zaman.¨ Bir an o günlerdeki saf mutluluğu geldi Gizem’in gözünün önüne. Nasıl da itiraz etmemişti önüne konan kendisinin iş değiştirmesi gerekliliği saçmalığına. ¨Kenan tecrübesi ile çok rahat, daha iyi bir iş bulabilirdi kesin. Evleniyorsunuz diye ayrılan sen olmamalıydın bence.¨ ¨Haklısın, bence de. Ama bunu birkaç yıl öncesine kadar fark edemedim maalesef.¨
Gizem gece bitmesin istiyor ama bir yandan da eve çok geç gidip anlamsız sorularla karşılaşmaktan çekiniyordu. Sinan’a belli etmemeye çalışarak saatine baktı. Sinan’ın gözünden kaçmamıştı bu durum. Kadehinden bir yudum aldı ve ¨ Keşke bugün cuma olsaydı. Yarın erken bir toplantım var. Yavaştan kalksak sorun olur mu?¨ dedi. Gizem ‘eve gitmem lazım’ demek zorunda kalmadığı için rahatlamıştı. Kalan son yudumu almak için kadehine doğru uzattığı elini Sinan tuttu ve gülümsedi. Yine gamzeleri ortaya çıkmış, yeşil gözleri küçülmüştü. Elleri kenetlenmiş masanın üstünde bir süre sessiz birbirlerinin gözlerinde kayboldular. Garsonun Gizem’in Kenan’a vermek için istediği fatura kopyasını getirmesi ile büyülü dünyalarından sıyrılıp evlerine gitmek üzere restorandan ayrıldılar.
Gizem eve döndüğünde, Kenan daha gelmemişti. Yatak odasındaki iç çamaşırı çekmecesinin arkalarında sakladığı defterini çıkarıp yazmaya başladı. ‘Çok romantik, sürprizlerle dolu bir şey bu. Hani bana neler istersin bir ilişkiden, aşık olduğun insan sana nasıl davransın deseler, ben de Sinan’ın yaptıklarını isterdim ancak. İnanması güç ve bir film seyrederken şimdi bir şey olacak ve tüm romantizm bozulacak dediğim noktadayım. Biliyorum, hissediyorum ama nasıl engel olurum onu kestiremiyorum.’ diye yazmaya başladı.
‘Efe’yi düşünmeden edemiyorum. Daha beş yaşında. Aslında o olmasa çoktan bekar bir kadın olurdum. İşim iyi. Ama aynı hayatı sürdüremem tabii. Ya babam gibi başka bir kadınla evlenip, her şeyini yeni ailesine akıtır, oğlumu da benim yüzümden cezalandırırsa. Kimsem yok ki dayanabileceğim, yardım isteyebileceğim. Bakıcı bile tutamam elime geçen maaşla.’ Sayfalar ıslanmaya başlamıştı. Genç bir kızken kurduğu hayalleri, vazgeçtiği kariyerini, katlanmak zorunda kaldığı bu hayatı düşünerek yazmaya devam etti. Dağınık saçlarını bir toka ile tutturup, başucundaki mendil kutusuna uzandı. Gözlerini silmişti ki, kapıda bir anahtar sesi duyuldu. Acele ile defterini kapatıp annesinin tülbentine sardı ve çekmecedeki yerine sakladı. Yüzünü yıkamak ve karşılaşmalarını geciktirmek için tuvalete girdi sessizce.
Sinan’ın Gizem’i müşteri toplantılarına dahil etmesi ile, sorunlara yaklaşımı ve çözüm üretmedeki başarısı diğer yöneticilerinin de dikkatini çekmeye başlamış, müşteriler de devamlı onu ister olmuştu. Yine bir müşteri yemeğini izleyen kaçamak bir gece sonunda Sinan ¨Ne zaman köşe bucak saklanmadan birlikte olabileceğiz? Güne seninle uyanmak istiyorum. Tatil planları yapmak, hafta sonu elini tutup, Boğaz’da yürümek istiyorum.¨ diyerek ilk defa adını koyamadıkları ilişkileri ile ilgili duygularını söze dökmüştü. Gizem ¨Efe daha çok küçük.¨ demiş, Sinan’ın söylediklerine sevinmekle, imkansız isteklerine üzülmek arasında sıkışıp kalmıştı. ¨Küçük olsun, bu yaştan annesini daha mutlu görmeyi hak etmiyor mu? Müşterileri nelere ikna ediyordun, biraz da aynada kendini ikna etsen olmaz mı?¨ diye eklemişti Sinan.
O akşam eve geldiğinde Kenan yatak odasında yüzüstü uzanmış bir şeyler okuyordu. Uyuyor olması gereken oğlunu yatağında göremeyince ¨Efe daha uyumadı mı yoksa? Nerede, yanında da değil?¨ diye sordu. Kenan kafasını kaldırmadan ¨Salonda oynuyordu.¨ diye cevap verdi.
Gizem üstünü değiştirmeden salona koşarken ¨Bu saatte niye hala uyanık ki?¨ diye söylendi. Efe annesini görünce boynuna atladı. ¨Anne, acıktım.¨ deyince Gizem iyice delirdi. Hışımla doğruldu ve arkasını döndüğünde Kenan ile burun buruna geldi. ¨Bu saat olmuş, hala aç ve uyanık. Neyle uğraşıyorsun anlamadım ki?¨ diye sertçe sordu. ¨Sana ne? Annesi niye evde değilmiş onu uyutmak için acaba? Saat kaç sen farkında mısın? Eve bu saatte mi gelinir? Nerelerde sürtüyordun?¨ Elindeki viski kadehini fondip yaptıktan sonra tekrar onlara dönerek ¨Ne toplantısıydı bu yine, son anda çıkan ve bu kadar uzayan?¨ diye sordu. Mutfakta Efe’ye bir şeyler hazırlamaya çalışan Gizem’i izlerken alaycı ve zoraki bir kahkahayla ¨Son zamanlarda çok önemli müşteriler mi kazandınız nedir?¨ diye ekledi.
Gizem, Efe’ye getirdiği bisküvilerle bir bardak sütü sehpaya bırakırken Kenan’ın söylediklerine anlam vermeye çalışıyordu. Efe’yi kucağına oturttuğu koltuktan Kenan’a doğru döndüğünde önce yavaşça yere düşen annesinin tülbendini, ardından masanın üzerinde açık duran sevgili sırdaşı defterini fark etti.
Seçil Erginler
1 Mayıs 2020, İstanbul

Comments